[vc_row][vc_column]

[vc_column_text]PROPOLİS

İnsanların dengeli ve sağlıklı beslenmesinde önemli bir yeri olan balın yanı sıra polen, arı sütü, propolis ve arı zehri gibi diğer arı ürünleri de günümüzde birçok amaç için kullanılmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalar ile en az bal kadar önemli bir diğer arı ürünü olan propolisin içeriği ve etkileri belirlenip kullanım alanının artırılması sağlanmıştır.

 

Çok eski çağlarda keşfedilerek, doğal bir antibiyotik olarak kullanılan propolisin mikroorganizmalara karşı olan etkisi temel karakteri olup, ilaç özellikleri nedeniyle eski çağlardan beri insanlar tarafından kullanılmaktadır. Propolisin farmakolojik özellikleri Yunan ve Romalı fizikçiler Aristoteles, Dioscoroides, Pliny ve Galen tarafından tanımlanmıştır. Bu tanıma göre propolis yaraların tedavisinde ve ağız enfeksiyonunda bir antiseptik olarak kullanılabilmektedir.

Propolisin bu özellikleri Orta Çağda Avrupa’da ve Arabistan’ da kullanılmıştır. Inka’lar ise propolisi ateş düşürücü olarak kullanmışlardır. Propolis 17. yy. da Londra’da resmi ilaç olarak listelenmiştir ve yine bu yıllarda anti-bakteriyel aktivitelerinden dolayı Avrupa’da önem kazanmıştır.

Propolis, insan sağlığı için alınması gereken 22 bileşeni içermesi açısından içinde bulunduğumuz yüzyılda keşfedilen, mükemmel doğal ürün özelliği ile de önem kazanmıştır.

 

Propolis bütün bu özellikleri nedeniyle daha ileri düzeydeki araştırmalar için oldukça ilginç bir arı ürünüdür. Birçok ülkede, propolis çeşitli tıbbi sorunlara karşı kullanılmasına rağmen henüz cevap bulamamış bazı sorularıda içermektedir. Bu da propolisin modern tıpta kullanımını sınırlamaktadır.

Propolisin farklı kullanım alanları bilim adamlarının dikkatini çekdikten sonra bu konuda çeşitli araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Bu ilgiye bağlı olarak propolisin ticari öneminde de artış ortaya çıkmıştır. Propolis veterinerlik ve insan sağlığıyla ilgili kullanımlarında büyük potansiyele sahip doğal bir üründür. Diğer taraftan tıbbi bitkilerden sağlanan ürünlerden farklı olarak içeriği olağanüstü çeşitlilik göstermektedir. Farklı ülkelerde toplanan propolis örneklerinin kimyasal içeriği oldukça çeşitlilik göstermektedir. Bu çeşitlilik propolisin tıbbi amaçlı kullanımında ve kalite kontrolünde ciddi sorun yaratmaktadır. Karşı karşıya gelinen en büyük sorun propolis orijininin bölgeden bölgeye çeşitlilik göstermesidir. Propolisin orijininin bilinmemesi ise standartlaşmada ciddi sorun yaratmaktadır.

 

Günümüzde propolisin çeşitli kullanım şekilleri mevcut olup, saf ya da aloe jel ile polenle,  ekstrakt olarak (hidroalkolik veya glikolik), ağız spreyi olarak (melissa, adaçayı ve/veya rosemary ile karıştırılarak), boğaz pastillerinde, kremler ve pudra şeklinde, gargara olarak üretilmekte ve içindeki balmumu alındıktan sonra kullanılmaktadır.

 

Propolisin çok sayıda etkilerine rağmen, raporların çoğu ön çalışmalara dayanmaktadır. Çalışmaların çoğunluğu Doğu Avrupa ülkelerinde yürütülmektedir. Uygulamalı çalışma ve araştırmalar ağırlıklı olarak Çin’de yapılmaktadır. Ama bilgi sağlanılması dil engeli nedeniyle zordur. Daha detaylı çalışmalar özellikle bağırsaklar, cildiye ve dişle ilgili uygulamalar propolisin tıbbi kullanımda olası faydalarının belirlenmesini sağlayacaktır.

 

Propolis üretimine ait güncel resmi kayıtlar mevcut olmamasına rağmen 1984 yılında dünya piyasasında yaklaşık olarak 200 ton propolis ticaretinin yapıldığı tahmin edilmektedir. En çok propolis üreten ülkeler arasında Çin, Brezilya, Amerika, Avusturalya ve Uruguay bulunmaktadır (Şekil 1). Japonya ise propolisin işlenmesinde ve tüketilmesinde önde gelmektedir.[/vc_column_text]

Title of Image
[vc_column_text css=”.vc_custom_1518705184213{margin-top: 1.4em !important;}”]Şekil 1. Propolis üretiminin ülkelere göre dağılımı

 

Propolisin sentetik olarak üretiminin olmaması, patent ve standart sorunu, eğitimsiz kişilerin arıcılık yapması; bal, polen ve arı sütünün sahip olduğu düzeyde bir pazarlama ağına sahip olmaması ve gelir kaynağı olarak arıcıları ve özel firmaları tatmin etmemesi gibi nedenler, propolis üretiminin yaygınlaşmasını önlemektedir.

 

Türkiye’de, propolisin mikroskobik ve kimyasal analizleri çeşitli araştırmacılar tarafından yapılmış ve Türkiye propolisinin bitkisel kaynağının genelde Castanea sativa ve Populusspp. Olduğu bildirilmiştir. Ancak yapılan çalışmalar arasında bir yöreyi kapsayan detaylı çalışmalar yoktur. Dolayısıyla Türkiye propolislerini kapsayan standart oluşturulamamıştır.

 

Türkiye propolisinin kimyasal içeriği ile ilgili bir çalışma Sorkun vd. (2001) tarafından yapılmıştır. Bu çalışmada Türkiye’nin farklı bölgelerinden (Bursa, Erzurum-Aşkale, Gümüşhane-Söğütagil ve Trabzon-Çağlayan) örnekler toplanmıştır ve GC-MS ile kimyasal analizleri yapılmıştır. Bu çalışmanın sonuçlarına göre, Trabzon ve Gümüşhane Bölgelerinden alınan propolis örneklerinde benzer kimyasal içerik gözlenirken, Erzurum örneği farklı bir yapı göstermiştir. Bursa yöresinden toplanan örneklerde ise flavononlar, flavonlar ve ketonlar oldukça zengin miktarda saptanmıştır.

 

Kartal vd. (2002), Türkiye’nin Ankara-Kazan ve Marmaris bölgelerinden topladıkları propolis örneklerinin antimikrobiyal aktivitelerini incelemişlerdir. Propolis örneklerinden 4 farklı etanol ekstraktı (%30, %50, % 70 ve % 96′ lık etanoller kullanılarak) hazırlamış ve bu ekstraktların etkilerini 7 Gram (+), 4 Gram (-) ve bir mantar kültürü üzerinde incelemişlerdir. Ankara-Kazan’dan alınan örneklerin Marmaris örneklerine kıyasla daha güçlü antimikrobiyal aktivite gösterdiğini belirtmişlerdir ve Ankara-Kazan propolisinin kimyasal içeriğinin Populus türlerinin tomurcuk salgılarıyla benzer olduğunu belirtmişlerdir. Gözlenen aktivitenin çoğunlukla kaffeik asit ve esterlerinden kaynaklandığını açıklamışlardır.

 

Sorkun vd. (1996), propolisin fitoinhibitör etkisini çalışmışlardır. Türkiye’nin farklı bölgelerinden (Çankırı, Aksaray, Milas-Kalemli, Gümüşhane-Kaletaş) topladıkları örnekler ile farklı konsantrasyonlarda etanol ekstraktları (EEP) hazırlamışlardır. Bulgulara göre propolis solusyonları konsantrasyona bağlı olarak çimlenme yüzdesini belirgin bir şekilde inhibe etmiştir. EEP’nin uygulandığı tohumun kök hücrelerinde mitoz bölümeyi inhibe ettiği gözlenmiştir. Milas-Kalemli ve Çankırı bölgelerinden toplanan propolisler belirgin bir şekilde mitoz bölünmeyi inhibe etmiş ve en çok inhibisyon Çankırı propolisinde gözlenmiştir.

 

Propolisin Tarihçesi

Propolis terimi Yunanca’dan türemiş olup pro “savunma”, polis “şehir” anlamına gelmektedir. Buradan da şehrin ya da kovanın savunması gibi bir anlama ulaşmak mümkün olmuştur.

Propolisin keşfi milattan önceki yıllara dayanmaktadır. Ünlü Yunan filozofu Aristo, arıların çalışmasını saydam kovan kullanarak incelemek istemiş, ancak kovanın saydamlığı koyu renkte mumsu maddeler ile kapatılmıştır. Bu koyu renkli maddenin propolis olduğu tahmin edilmektedir.

Propolisin, insanlar üzerindeki olumlu etkileri çok eski yıllardan beri bilinmekte ve halk arasında kullanımı eski çağlara dayanmaktadır. İlk olarak M.Ö. 79-23 yıllarında Roma’da büyük bir okul olan “Pliny the Elder” da propolisin ağrı azaltıcı, yara iyileştirici aktiviteleri tanımlanmıştır. Propolis eski çağlarda Mısırlılar tarafından da bilinmekte ve bazı hastalıkların tedavi edilmesinde, ölülerin mumyalanmasında kullanılmaktaydı. Yunanlılar ve Romalılar, propolisi deri apselerinin tedavisinde yüzyıllar boyunca kullanmışlardır. Hipokrat (460-377 M.Ö.), propolisin deri hastalıkları, ülser ve sindirim sistermi rahatsızlıklarının tedavisinde kullanıldığını belirtmiştir. Afrika’da ise propolis ilaç olarak uzun zamandır kullanılmaktadır. 12. yüzyıla ait Avrupa kayıtlarında, propolisin ağız, boğaz enfeksiyonları ve diş sağlığı için kullanılan tıbbi preperasyonları tanımlanmıştır. Propolisin eski zamanlara dayanan diğer bir kullanım şekli vernik olarak kullanılmasıdır. İtalya’da 17. y.y.’da Stradivari, propolisi telli enstrümanların cilalanmasında da kullanmıştır.

 

Propolisin, geçmiş zamanlardan günümüze kadar gelmesini sağlayan en önemli ve çokça bilinen özelliği mikroorganizmalara karşı olan etkisidir. Propolis söz konusu özelliklere sahip olması nedeniyle insanlar tarafından günümüzde de kullanılmaktadır.

 

Yaşadığımız yüzyılda bu değerli arı ürününün antibakteriyel, antifungal, antiviral özellikleri yanında antiinflamatör, antiülser, lokal anestezik, antitümör, bağışıklığı uyarıcı gibi çok sayıda yararlı biyolojik aktivite göstermesi; tıp, apiterapi, sağlık besini ve biyokozmetik alanında kullanımını da yaygınlaştırmıştır. Son yıllarda propolis bir sağlık içeceği olarak da önem kazanmıştır. Ayrıca yiyeceklerde geniş çapta kullanılmakta ve insan sağlığını geliştirdiği, kalp rahatsızlıklarını giderdiği düşünülmektedir. Propolisin bu özellikleri bilim adamlarının dikkatini 60’lı yılların sonundan beri çekmektedir. Son 40 yıl boyunca ise kimyasal kullanımı biyolojik aktivitesi, farmokolojik ve tedavi edici kullanımlarıyla ilgili birçok araştırma yayınlanmıştır. İlk kapsamlı araştırma 1978’de Ghisalberti tarafından yayınlanmıştır. Günümüzde propolisin kimyası ve biyolojik aktivitesiyle ilgili oldukça fazla çalışma yapılmıştır. Fakat propolisin tedavide uygulanmasıyla ilgili çeşitli zorluklar vardır. Bu konuda problemlerin olmasının başlıca nedeni toplandığı yörenin bitki örtüsüne ve mevsimine bağlı olarak propolisin kimyasal bileşiminin belirgin bir şekilde çeşitlilik göstermesidir. Çünkü farklı ekosistemlerde farklı bitkiler ve bu bitkilere ait salgılar propolis kaynağı olabilir. Bu nedenlerden dolayı propolisin standartlaşması henüz tam olarak gerçekleştirilememiştir.

Günümüz dünyasında stres ve çevre kirliliği gibi insan sağlığını tehdit eden olayların giderek artıyor olması insanlar üzerinde çevre koşullarının olumsuz etkisini daha sık gösterir hale getirmiştir. Yaşam şartlarının bu olumsuz etkilerine karşın propolis, vücut direncini arttırma, antibiyotik etki gösterme ve en önemlisi doğal bir ürün olma özelliklerinden dolayı birçok ülkede çeşitli amaçlara yönelik olarak çalışılmaktadır. Yurtdışında ki birçok ülkede propolis kullanılarak çok çeşitli ticari ürünler üretilmektedir. Şekil 2’de propolisten yapılmış ürünlere ait bir stand görülmektedir.[/vc_column_text]

[vc_column_text css=”.vc_custom_1518705508653{margin-top: 1.5em !important;}”]Şekil 2. Propolis kullanılarak elde edilen ürünler

 

Literatürden elde edilen bilgilere göre propolis ticari olarak ilk kez 1950’lerde kullanılmıştır. Propolise ait 1984 yılı kayıtları; 55 tonu Çin’den, daha küçük miktarlarda Arjantin, Kanada, Şili ve Uruguay’dan ve miktarları bilinmeyen en az 11 diğer ülkeden propolis ihracatını içermektedir.

 

Propolisin Tanımı

Bitkilerin büyük bir bölümü, yapraklarını, çiçeklerini ve meyvelerini, antimikrobik çürümeye karşı ürettikleri, su geçirmez ve ısı yalıtımı özellikleri olan reçinemsi maddelerle korurlar. Bal arıları bu reçinemsi maddeleri ağaçların gövdelerindeki çatlaklardan, tomurcuklardan ve yapraklardan toplarlar. Arıların çiğneyip, ağız sindirim enzimlerini ekleyerek ve kısmen de sindirerek, balmumu ile karıştırdıkları yapışkan madde, kovanda çeşitli amaçlar için kullanılır. Diğer bir deyişle propolis bal arılarının; canlı bitkilerden topladığı, balmumu ile karıştırdığı ve larva gözlerine yumurta bırakılmadan önce cilalamada ve kovan içi açıklıkların kapatılmasında kullandıkları yapışkan, koyu renkli bir maddedir.

 

Propolisin Fiziksel Özellikleri

Propolis, rengi sarıdan koyu kahverengiye bazende yeşile çalar. Şekil 3’de kovandan toplanmış, kahverenginde ham propolis verilmiştir. Propolisin rengi toplandığı bölgeleye ve mevsime göre farklılık göstermektedir. Örneğin ılıman iklime sahip ülkelere ait örnekler aşağı yukarı belirgin bir kahverengine sahipken, tropik iklime sahip ülkelerde ve Avustralya’da propolisin rengi siyahtır. Finlandiya propolisi turuncu, Küba propolisi ise koyu menekşe renktedir. Propolisin botanik kökeninin değişiklik göstermesine bağlı olarak renginde farklılıkların gözlenmesi doğaldır.[/vc_column_text]

[vc_column_text]Şekil 3. Kovandan toplanmış kahverenkli ham propolis

Propolis kovandan alındığı zaman yapışkan ve kendine özgü keskin bir kokusu vardır. Avrupa propolisi genellikle hoş ve hafif bir kokuya sahiptir. Yandığında, içeriğinde bulunan aromatik maddelerin neden olduğu hoş bir koku çıkarır. Gürcistan propolisinin kokusu, genelde diğer bölgeler ve Rusya bölgesine ait propolisin kokusuna benzer.  Litvanya propolisi ise çok güçlü tarçın kokusuna sahiptir. Tad olarak ta hepsi ekşi ve keskin bir tada sahiptirler.

 

Ortam soğuk olduğunda balmumu gibi sert, ısıtılınca reçinemsi ve yapışkan olan propolise, bu özelliğinden dolayı arı yapışkanı da denir. Propolis 15-25ºC arasında mum kıvamında elastik bir yapı gösterir. Yüksek sıcaklıklarda (30-40ºC) yumuşayıp yapışkan bir durum almaktadır. 80ºC de ise kısmen erimektedir. Propolis derin dondurucuya konulduğu zaman hemen katılaşır, istenirse bir öğütücü yardımı ile toz haline getirilebilir.

 

Propolisin Kimyasal Özellikleri

Propolisin kimyasal içeriği çok karmaşıktır ve toplandığı bölgenin florasına bağlı olarak çeşitlilik göstermektedir. Farklı ekosistemlerde yetişen bitkilerin türlerine ve yoğunluğuna bağlı olarak, bu bölgelerden elde edilen propolisin kimyasal içeriği çeşitlilik göstermektedir. Propolisin içeriği yerel floraya ek olarak çiçeklenme, iklim koşulları, tomurcuktaki reçine miktarı, toplanma zamanı, balmumu, polen ve arı tarafından salgılanan madde içeriğine bağlı olarak da farklılaşır. Arı türü ve arı ırkı da propolisin içeriğini etkileyen etmenler arasındadır. Tablo 1’de propolisin genel yapısı ve bileşenlerin oranları verilmektedir.

 

Tablo 1. Propolisin genel yapısı

PROPOLİSİN KISIMLARI ORAN (%)
Bitkisel Mumlar 30
Esansiyal Yağlar 10
Organik Bileşikler ve Mineral Maddeler 5
Polen 5
Reçine ve Zamksı Maddeler 50

Münstedt ve Zygmunt (2001)’ un bildirdiğine göre propolisin genel bileşiminde %50 reçine, %30 balmumu, %10 essensiyal ve aromatik yağlar, %5 polen ve %5 organik kalıntılar vardır.

Propolisin temel kimyasal içeriğinde ise, flavonoidler, fenolikler ve çeşitli aromatik bileşikler bulunmaktadır. Bu bileşikler suda ve hidrokarbon çözücülerde zayıf çözünürken alkolde iyi çözünürler. Propolisin genelde kullanılan çözücüleri ise alkol, aseton, amonyak, benzen, kloroform ve eterdir.

Farklı propolis örnekleriyle yapılan çalışmalar sonucunda propolisin bileşiminde 300′ den fazla madde belirlenmiştir. Tablo 2’da bu maddelerden bazıları örnek olarak verilmiştir.

 

Tablo 2. Propolisin kimyasal içeriği

Gruplar Tanımlanan Bileşik Sayısı
Flavonoidler 38
Hidroksiflavonlar 27
Hidroksiflavononlar 11
Kalkonlar 2
Benzoik asit ve türevleri 12
Asitler 8
Esterler 4
Bezaldehit türevleri 2
Sinamil alkol, Sinamik asit ve türevleri 14
Diğer asit ve türevleri 8
Alkoller, Ketonlar, Fenoller ve Heteroaromatik bileşikler 12
Terpen ve Sekuterpen alkol ve türevleri 7
Sekuterpen ve triterpen hidrokarbonlar 11
Alifatik hidrokarbonlar 6
Mineraller 22
Steroller ve steroid hidrokarbonlar 6
Şekerler 7
Aminoasitler 24

İzole edilen bileşenlerin hemen hemen en büyük grubu flavonoid pigmentleridir. Flavonoidler, bitki dünyasında çok yaygındır. Flavanoidler, insanlar tarafından sentezlenemeyen bitki fitokimyasalları olup insan sağlığına pozitif etkilerinin olduğu düşünülmektedir. Propolisin diğer bileşenleri ise kafeik asit ve esterleri, aldehidler, aromatik esterler, terpenler, lignanlar ve fenolik bileşiklerdir. Biyolojik aktiviteye sahip bu maddelerden en fazla etki flavanoidlerde görülür. Bal arıları tarafından bitkilerden toplanan salgılar arı tarafından salgılanan bazı enzimlerle karışarak içeriğini iyice zenginleştirir. Bütün bu maddeler propolisin çok fonksiyonlu bir madde olmasını sağlar.

 

Propoliste bulunan şekerler (ksiloz, galaktoz, mannoz, laktoz, maltoz, melibiyoz, eritritol, ksilitol, inositol), mineraller (Ca, Mg, K, Na, Fe, Zn, Cu) ve uçucu bileşenler de propolisin içeriğinin zenginleşmesinin diğer etkenleridir. Uçucu bileşenler propoliste düşük konsantrasyonlarda bulunur. Fakat aromaları ve biyolojik aktiviteleri propolisin karakterize edilmesinde önemli rol oynar. Propolisin kimyasal içeriği propolisin bitki kaynağı ile ilgili bilgi verebilir. Propoliste bulunabilen kirletici maddeler ise ağır metaller (kurşun), endüstriyel kirleticiler, pestisitler (endrin, dieldrin, aldrin, BHC, DDT, malation), PCB (paraklor-benzen), Arsenik (As), ve n-Hekzan’dır.

 

Temel propolis kaynağı bitkilerden biri olan Populus spp. (Kavak) salgıları incelendiğinde şu sonuçlar alınmıştır: Populus nigra propolisinden izole edilen maddeler; pinosembrin, pinobanksin, krisin, galangin, kafeik asit ve ferulik asit prenyl esteri iken, Populus tremula propolisinden izole edilen maddeler; fenolik gliseritler: dicumaroyl acetyl glycerol, diferuloyl acetyl glycerol, feruloyl coumaroyl acetyl glycerol, caffeoyl coumaroyl acetyl glycerol dir.

 

Tomas-Barberan et al., (1993) Venezuella propolisini çalışmış ve örneklerden polyprenylated benzofenonları izole etmişlerdir. Bu bileşenler bazı Clusia türlerinin çiçeklerinden sızan reçineden kaynaklanmaktadır. Kromatografik kıyaslamaya dayalı olarak Clusia major ve Clusia minör (Guttiferae) ‘ün bu bölgelerde propolis kaynağı bitkiler olduklarını belirtmişlerdir.

 

Propolisin kimyasal içeriği propolisin bitkisel kökenine göre değişmektedir. Kuzey Amerika ve Asya’ nın tropik olmayan bölgelerinde ve Avrupa’da arılar en çok Populustürlerinden propolis toplamaktadırlar ve Populus türlerine ait salgıların tipik fenolik bileşikleri; flavanonlar, kafeik asit ve ferülik asit esterleri’dir. Sonoran Çölü, Tunus ve Mısır bölgelerine ait bitkilerde çeşitlilik gözlenmekte ve buna bağlı olarak da propoliste yeni bileşenler saptanabilmektedir.

 

Propolisin kimyasal analizi ile ilgili olarak Velikova et al. (2000), tarafından yapılan bir çalışmada, Cezayir ve Türkiye propolisleri incelenmiş ve analizler sonunda diterpenik asitler bulunmuştur. O zamana kadar diterpenik asitler sadece Brezilya propolisinde bulunmuştur. Cezayir gibi Populus‘un her zaman bulunmadığı bölgelerde arılar propolis toplamak için diğer bitki kaynaklarını kullanmaktadır. Ancak bu durum propolisin antibakteriyel özelliğini etkilememektedir.

 

Garcia-Viguera (1992) İspanya’nın iki farklı bölgesinden toplanan propolis örneklerini GC-MS ile analiz etmiş, analiz edilen örneklerde yüksek seviyede kafeik asit, ferulik asit ve onların türevleri ile düşük seviyede sinamik asit, kumarik asit ve onların esterlerini bulmuştur. Bunlar Populus nigra tomurcuk salgısının tipik bileşikleridir.

 

Propolis içeriğindeki farklılıklar ve propolis kalite kontrolüne ait mevcut kimyasal metotların çok yeterli olmamasından dolayı kalitesinin belirlenmesi zorlaşmaktadır. Bitki kaynağına göre propolisin tipinin kimyasal analizlerle belirlenmesi, kalite kontrolünde ilk basamak olmalıdır.

 

Propolisin Organik Madde İçeriği

Karmaşık bir kimyasal yapıya sahip olan propolisi bileşiklerine ayırmak oldukça güçtür. Son yıllarda sıvı ve gaz kromatografisi teknikleri kullanılarak propolis içerisinde yer alan organik bileşikler ve iz elementler belirlenmiştir. Ancak propolisten izole edilen bu çok sayıdaki bileşikler, propolisin çok az bir kısmını temsil etmektedir. Propolisin organik çözücülerde çözünen bu çok küçük kısmı dışındaki büyük bir bölümü suda ya da organik çözücülerde çözünemez.

 

Propolis zengin kimyasal yapısı ile birçok ilacın aktif maddesi olan flavonoidleri, antioksidanları, biyolojik aktiviteye sahip maddeleri, antibiyotik, antimikotik, antiviral etkili maddeleri bünyesinde bulundurmaktadır.

 

Propolisin İnorganik Madde İçeriği

Propoliste bulunan inorganik maddeler Sodyum (Na), Potasyum (K), Magnezyum (Mg), Kalsiyum (Ca), Baryum (Ba), Bor (Bo) (eser), Stronsiyum (Sr), Çinko (Zn), Kadmiyum (Cd), Aliminyum (Al), Silisyum (Si), Selenyum (Se) (eser), Demir (Fe), Nikel (Ni), Krom (Cr), Mangan (Mn), Titanyum (Ti), Gümüş (Ag), Kobalt (Co), Vanadyum (V) şeklindedir.

 

Propolisin inorganik maddeleri üzerine yapılan son zamanlardaki çalışmalarda Makedonya örneklerinde Ca, Mg, K, Na, Fe ve Zn tespit edilmiştir. Küba örneklerinde Fe, Mn, Zn ve Cu tespit edilmiştir. Her iki çalışmada atomik absorbsiyon spektroskopisi kullanılarak yapılmıştır.

Tablo 3’de propoliste bulunan bazı kimyasal bileşenler ve genel etkileri verilmiştir.

 

Tablo 3. Propoliste bulunan bazı kimyasal bileşenler ve genel etkileri

MADDE GENEL ETKİLERİ
Krisin Tümor sitotoksititesi (Hladon et al., 1987)
Anti Heliobacter pylori (Stangaciu, 1998)
Apigenin Gastrik ülserin tedavisi (Dadant, 1992)
Asasetin Antiinflamatör (Bankova et al.,1983)
Kuersetin Antiviral (König, 1985)
Kapillerin güçlenmesi (Schmidt, 1996; Stangaciu, 1998)
Antitümör (Stangaciu, 1998)
Spazm giderici (Dadant, 1992)
Kaempferid Spazm giderici (Dadant, 1992)
Galangin Bakteriostatik (Pepeljnjak, 1982)
Antibakteriyel (Metzner et al., 1979)
Antimikotik  (Metzner et al., 1979)
Anti Heliobacter pylori (Stangaciu, 1998)
Pinosembrin Bakteriostatik  (Stangaciu, 1998)
Anti-Candida (Paintz and Metzner, 1979)
Anti Heliobacter pylori (Stangaciu, 1998)
Lokal anestezik (Schmidt, 1996)
Pinobanksin Antimikotik (Metzner et al., 1979)
Pinostrobin Lokal anestezik (Paintz and Metzner, 1979; Schmidt, 1996)
Luteolin Antiviral (König, 1985)
Gastrik ülserin iyileşmesi (Dadant, 1992)
Artepillin C Antitümör (Matsuno et al., 1997)
Ferulik asit Antibakteriyel (Stangaciu, 1998)
Kollajenik etki (Stangaciu, 1998)
Antioksidan etki (Bankova, 2000)
Benzoik asit Bakteriostatik, bakterisit (Janes and Bumba, 1978)
Antiseptik (Stangaciu, 1998)
Sinamik asit Anti-Staphylococcus aureus (Stangaciu, 1998)
Sinamik asit ve esterleri Antifungal (Stangaciu, 1998)
Antibakteriyel (Stangaciu, 1998)
Kafeik asit Antiviral (König, 1985; Schmidt, 1996)
Antibakteriyel (Schmidt, 1996; Stangaciu, 1998)
Antiinflamatör (Bankova et al., 1983)
Antioksidan etki (Bankova, 2000)
Klerodan diterpenoidler Antitümör (Matsuno, 1995)
Kafeik asit türevleri Lokal anestezik (Paintz and Metzner, 1979)
Kafeik asit phenethyl ester Antitümör (Matsuno et al., 1997a)
Herpes virüsüne karşı (Stangaciu, 1998)
Prenyl caffeate Potansiyel kontak alerjen (Stangaciu, 1998)
Uçucu bileşenler (Eterik yağlar) Antimikrobiyal (Stangaciu, 1998)
Bisabolol Antiinflamatör (Stangaciu, 1998)
Arjinin (aminoasit) Mitozu stimule eder protein biyosentezini arttırır (Stangaciu, 1998)
Prolin (aminoasit) Kollajen ve elastinin (bağ dokunun matriksindeki iki bileşen) oluşumunu

 destekler (Stangaciu, 1998)

Bakır Endarteritis, deri hastalıkları (Stangaciu, 1998)

 

 

Propolisin Bitkisel Kaynakları

Propolis arılar tarafından çeşitli ağaç ve çalılardan toplanan salgıdır. Propolis kaynağı olan başlıca bitki türleri; Acer spp.(Akçaağaç), Corylus spp. (Fındık), Quercus spp.(Meşe), Alnus spp. (Kızılağaç), Prunus spp. (Erik), Ulmus spp.(Karaağaç), Salix spp.(Söğüt), Aesculus hippocastanum (At kestanesi)(Şekil 4), Pinus spp. (Çam), Eucalyptus spp. (Ökaliptus), Castanea spp.(Kestane), Betula spp. (Huş), Populus spp. (Kavak) , Tilia spp.(Ihlamur) ve Fraxinus spp. (Dişbudak)’ dır.[/vc_column_text]

[vc_column_text css=”.vc_custom_1518705568613{margin-top: 1.5em !important;}”]Şekil 4Aesculus spp.’ye ait bir tomurcuk

 

Kimyasal kanıtlara dayalı propolis analizlerine ait ilk bildiriler 1970’li yıllarda yayınlanmıştır. Lavie (Fransa) ve Popravko (Rusya) propolisin flavonoid içeriğini analiz etmiş ve bunu kavak (Şekil 5) ve huş tomurcuklarından topladığı salgılarla karşılaştırmışlardır.[/vc_column_text]

[vc_column_text css=”.vc_custom_1518705596325{margin-top: 1.5em !important;}”]Şekil 5. Populus spp.’ ye ait bir tomurcuk

 

Bankova et al. (1999), Brezilya propolisini ve bölgeye ait propolis kaynağı olabilecek bazı bitki salgılarını GC-MS ile analiz etmiş ve sonuçları karşılaştırmışlardır. Analizler sonucunda Brezilya propolisinin Baccharis drancunculifolia bitkisinden toplandığı bildirilmiştir.

 

Tablo 4. Propolisin bölgelere göre bitkisel orijini

Coğrafik Bölge Bitkisel Orijin Referans
Arnavutluk Pinus nigra Bankova et al, 1995
Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika’yı içeren ılıman kuşak Populus spp. Bankova et al., 2000
Avusturalya Xanthorrhoea spp. Ghisalberti, 1979
Brezilya Araucaria spp.
Baccharis spp.
Bankova et al., 1996b; Banskota et al., 1998; Marcucci et al., 1998
Bulgaristan Pinus nigra
Pinus italica
Bankova et al., 1983; Marcucci, 1995
Bulgaristan Populus tremula Marcucci, 1995
Ekvatoral bölgeler Clusia spp.
Delchampia spp.
Bankova et al., 1995; Marcucci, 1995
Kuzey Ilıman Kuşak Populus spp., Betula spp.,   Acer spp.
Aesculus hippocastanum
Ghisalberti, 1979
Macaristan Betula spp., Populus spp., Pinus spp., Prunus spp., Acacia spp., 
Aesculus hippocastanum
Marcucci, 1995
Moğolistan Populus suaveolens Bankova et al,1994
Polonya Betula spp., Alnus spp. Marcucci, 1995
Rusya Betula verrucosa Bankova et al., 2000
Sonoran Çölü Ambrossia deltoidea Bankova et al., 2000
Tunus Cistus spp. Bankova et al., 2000
U.S.A. Populus tremont. Marcucci, 1995
U.S.A.(Havai) Plumeria acuminata, Plumeria acutifolia Marcucci, 1995
United Kingdom Plumeria euramericana Marcucci, 1995
Venezuella Clusia minör Marcucci, 1995
Yeni Zellanda Populus spp. Bankova et al., 2000

 

Bitkisel Kaynakların Saptanmasının Önemi

Bitkisel orijininin bilinmesi, propolisin kimyasal olarak standartlaştırılması için önemlidir. Örneğin Populus çeşidi propolisten bahsedildiğinde şu açıktır ki propolis flavanoid aglycons hidroksisinnamik asit’ler ve esterleri içermektedir.

 

Bitkisel Kaynakların Saptanmasında Polen Analizinin Önemi

Propolisin özelliklerinin coğrafi düzeyde belirlenmesi palinolojik analizler (polen analizleri) sayesinde gerçekleşebilmektedir.

 

Propolis polence zengin olup, propoliste bulunan polenin kökeni hakkında aşağıdaki hipotezler ileri sürülebilir:

 

  • Propolisin orijini atmosferik polenlerle kontamine olmuş bitkilerdir.
  • Propolis arıların vücuduna bulaşmış polenlerle kirlenmiş olabilir.
  • Arı kovanında arılarca toplanan polen propolisi kirletebilir.
  • Atmosferik polenlerin çok küçük bir yüzdesi arı kovanına girip propolisi kirletebilir.

 

Gerçekte tüm örnekler düşük yüzdelerde anemofil polene sahiptir ve de önemli ölçüde entomofil polen vardır.

 

Propolisin bitkisel orijini König (1985) ve Crane (1990) tarafından ele alınmıştır. König (1985) Avrupa, Güney Amerika, Batı Asya ve Kuzey Amerika’da Populus spp. tomurcuk salgılarının, propolisin kaynağı olduğunu belirtmiştir. Avrupa’da propolis kaynağı olarak ikinci dereceden önemli ağaçlar ise Betula spp., Quercus spp., Alnus spp., Salix spp. ve Corylus spp. olarak belirtilmiştir.

 

Propolisin çözünmeyen kısmında Lupinus spp., Robinia spp. ve Onobrychis sativa polenlerini bulan Jungkunz (1932), propoliste polen varlığını rapor etmiştir.

D’Albore (1979) beş kıtaya ait farklı ülkelerden propolis örneklerini inceleyerek propolisin coğrafik orijinini belirlemeye çalışmıştır. Analiz sonuçları Tablo 9’da verilmiştir. Bunun için asidik maddelerle muameleyi içeren Erdtman’ın asetoliz metodunu uygulamıştır. Asetolize maruz kalan polen taneleri boş ve konkav bir yapı alır. Sadece ekzin zarar görmez. Çünkü ekzin içeriğinde bulunan sporopoleninden dolayı asite dayanıklıdır. Asetolize maruz kalan polen tanelerinin yüzey ornemantasyonu da korunur. D’Albore bu çalışmasında propolis örneklerinde bitki polenlerini tanımlamıştır. Propolisteki polenin çevredeki bitki örtüsünden türevlendiğini düşünmüştür. Polenler kovana atmosferden veya bedeni ve bacakları polenle kaplı arılar tarafından getirilebilir. Bu şekilde kovana taşınan polenler propolis ile karışabilir.

 

Tablo 5. D’ Albore’nin incelediği 56 propolis örneğinin analiz sonuçları

 

Ülke Adı Propolise Orijin Oluşturan Bitkiler
Almanya Heracleum spp.
Arjantin Casuarina spp.
Avusturalya Banksia spp., Hakea spp., Eucalptus spp.
Brezilya Mimosa scabrella, Palmae spp., Roupala spp., Ilex spp., Lythrea spp.
Fas Eucalyptus spp., Daphne spp.
Finlandiya Trifolium repens, Vicia spp.
Fransa Cistus spp., Thymus spp., Rosmarinus spp., Lavandula spp., Calystegia spp., Erica cinerea, Calluna vulgaris
İskoçya Calluna spp., Epilobium spp., Erica cinerea, Salix spp.
İsrail Citrus spp.
İsviçre Picea spp., Rubus spp., Acer spp., Tilia spp., Astrantia spp., Campanula spp., Viola spp.
İtalya Trifolium pratense,, Onobrychis spp., Erica arborea, Olea spp., Vitis spp., Quercus spp., Hedysarum spp.
Japonya Astragalus sinicus
Kanada Campose spp.
Kenya Vigna spp., Acanthus spp., Datura spp., Ocinum spp., Croton spp.
Küba Roystonea spp., Ipomoea spp., Bursera spp., Combretum spp.
Peru Mimosa scabrella, Ilex spp., Roupala spp., Casuarina spp.
Tanzanya Acantaceae , Combretaceae, Anacardium spp., Eucalyptus spp.
Zambiya Nyctocale spp., Dombeya spp.

 

Propolise ait standart ancak palinolojik ve kimyasal analizlerin bir arada yapılması ile gerçekleşebilir. Tablo 6’da bazı coğrafik bölgelere ait hem palinolojik analizler hem de kimyasal analizler sonucu elde edilen karakteristik özellikler verilmiştir.


Tablo 6. Farklı coğrafik bölge propolislerinin karakteristik özellikleri

Coğrafik Orijin Bitki Kaynağı Asıl Bileşenler Etkileri
Avrupa, Asya,
Kuzey Amerika
Populus spp. (Bankova et al., 1992;

Garcia-Viguera et al., 1993)

Pinosembrin, Antifungal, Antibakteriyel
(Metzner et al., 1979)
Pinobanksin Antibakteriyel
(Metzner et al., 1979)
Pinobanksin-3-asetat Antimikotik
(Stangaciu, 1998)
Krisin Antitümör
(Hladon et al., 1987)
Galangin, Antibakteriyel (Pepeljank,1982)
Kuzey Rusya Betula verrucosa(Popravko et al.,1982) Asasetin Antitümör
(Bankova et al.,1983)
Apigenin Gastrik ülserin iyileşmesi (Dadant,1992)
Brezilya Baccharis spp. (Bankova et al., 1996a), Araucariaspp.(Banskota et al., 1998; Marcucci, 1998) Prenylated-p-koumarik asitler Antibakteriyel
(Stangaciu, 1998)
Diterpenik asitler Antitümör
(Matsuno et al.,1997a)
3,5-diprenyl-p-koumarik asit Antibakteriyel
(Stangaciu,1998); sitotoksik aktivite (Kimoto et al., 1998)
3,4-dicaffeoylquinic asit ve metil esteri Karaciğer koruyucu
Basnet et al., 1997)
Kanarya Adaları bilinmiyor Furofuran lignanlar Antibakteriyel
(Christov et al., 1998)

 

Propolisin Arılar İçin Önemi

Bal arıları koloni halinde yaşamlarını sürdürürler. Bu nedenle kovan içi koşullarının sağlıklı olması için sıcaklığın 34°C civarında olması ve nemin %40–65 arasında bulunması (kovan sağlığı için) çok önemlidir. Bu koşulların sağlanamaması durumunda ise kovanda virüs, bakteri ve fungus gibi çeşitli mikroorganizmalar üreyebilmekte ve çeşitli arı hastalıklarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Arıların bireysel vücut ve kovan içi temizleme davranışı, kovan nemini ve sıcaklığını düzenlemeleri, ana arıya özen göstermeleri, kovan içi yaşamlarını sağlıklı ve hastalıklara karşı dayanıklı bir duruma getirmeleri, koloni yaşamında çok önemlidir.

 

Arılar kovanda propolisin mekanik ve biyolojik etkisinden faydalanır. Propolisin kovan içindeki asıl rolü arıları hastalıklara karşı korumaktır.

 

Sağlıklı bir koloni yaşamında arıların doğadan topladıkları ve değişime uğrattıkları propolisin büyük önemi bulunmaktadır. Propolis arılar tarafından kovan içerisinde çok amaçlı kullanılmaktadır. Arılar kovanlarını kış mevsiminde soğuk havadan, rüzgarın olumsuz etkilerinden korumak, kovan giriş deliğini daraltmak, kovan girişinden gelebilecek tehlikelere karşı koloniyi savunmak, kovan içinde taşıyamayacakları büyüklükte ölen canlıların çürümesini, kokuşmasını, ve çeşitli mikropların (virüsler, bakteriler ve funguslar) üremesini engellemek amacıyla propolisi kullanırlar. Propolis, petek gözlerinin temizliğinde, ana arının bıraktığı yumurtanın steril bir ortamda gelişmesinde ve yavrunun korunmasında etkili olmaktadır. Propolis arılar tarafından kovan sınırlarının şekillendirilmesinde, petek kenarlarının sertleştirilip onarılmasında, çerçeve bağlantılarının sağlamlaştırılmasında, çerçevelerin kovan içinde sabitleştirilmesinde, yarık ve çatlakların kapatılmasında ve peteklerin dezenfekte edilmesinde de kullanılır ve bu amaçlı kullanımlar için toplanır. Kovan içinde mikroorganizmanın atmosferden çok daha az oranda bulunmasının nedeni kovanda propolisin bulunmasıdır.

 

Kovanın iç duvarları propolisle sıvandığında kayganlaşır ve arıların kovana girmeye çalışan karıncaları püskürtmeleri kolaylaşır. Kovan içine girip orada ölen çeşitli böceklerin veya kovandan çıkarılamayan diğer parçacıkların üzerleri propolisle kaplanır, böylelikle bunların kovana zarar vermeleri engellenir. Kovan içindeki rutubeti belli düzeyde tutar ve şiddetli yağışlardan sonra görülecek aşırı rutubetten kovanı korur. Çerşitli spor ve benzerlerinin gelişimini engelleyerek, kovanın hijyen kalmasını sağlar.

 

Bal Arılarının Propolis Toplama Davranışları

Propolis toplanması bal arılarını uğraştıran en zor işlerden biridir. Arılar propolisi genellikle ağaçların üst kısımlarından toplama eğiliminde olduklarından, bu davranışlarını gözlemlemek oldukça zordur.

 

Arılar propolisi, bitkilerin özellikle tomurcuk ve sürgünlerinden üst çeneleri ile toplarlar. Arı, propolisi toplamayı kararlaştırdığı bitkinin tomurcuklu kısmına konar. Arka ayakları ve üst çenesini kullanarak bir miktar zamksı sızıntıyı kopartır. Bu parça ağızda nemlendirilip yumuşatılır ve burada bazı enzimler eklenerek pelet haline getirilir. Pelet, ön ve orta bacakların yardımı ile arka bacaklardaki polen sepetçiğinde paketlenir. Arı polen sepetçiği yeteri kadar propolis ile doldurulduğunda kovana döner.

 

Arılar, propolis olarak değerlendirdikleri boya, zift, madeni yağ, cam macunu gibi maddeleri propolis yerine kovana taşıyabilir. Örneğin Avustralya’da tarım makinelerine yapılan emaye mineralin kurumadan önce arılar tarafından kazındığı ve kovana taşındığı bildirilmiştir. Ülkemizde de arıcılar, arıların cam macunlarını, asfalt yollardaki ziftleri topladığını bildirmişlerdir. Bu tür maddelerin gittikçe artan oranda propolis yerine toplanması, propolisin ilaç amaçlı kullanımını sınırlamakta ve propolisin kalitesini düşürmektedir.

 

Propolisin İnsanlar İçin Önemi

Propolis; antibakteriyel, antifungal, antiviral, antiinflammatuar, antiülser, lokal anestezik, karaciğer koruyucu, antitümör, immünostimülatör özellikler gibi çok sayıda biyolojik aktiviteye sahiptir. Bu nedenlerden dolayı apiterapide ve halk arasında popüler bir doğal besin olarak kullanılmaktadır.

 

Propolisin Biyolojik Aktiviteleri

Literatüre göre flavonoidler, aromatik asitler, diterpenik asitler ve fenolik bileşikler propolis örneklerinin biyolojik aktivitelerinden sorumlu temel bileşikleridir. Propolisin etanol ekstraktının antibakteriyel, antifungal, antiviral, iltihap önleyici, lokal anestezik, antioksidan, karaciğer koruyucu, immün sistem düzenleyici ve sitotoksik gibi aktiviteleri kanıtlanmıştır.

 

Propolisin bazı bileşenlerinin hücresel zehir ve kimyasal koruma etkileri olduğu yönünde de kanıtlar vardır. Bu bileşenlerden en bilineni Artepillin C, klerodan diterpenoidler ve benzofuranlardır.

 

İçeriğinde kafeik asit fenil esteri (CAPE) bulunan propolis hücre büyümesinin durmasına ve ölmesine neden olabilmektedir. Propolis bileşenleri kanserli dokuda yüksek bir hücresel zehir etkisi gösterirken, sağlıklı dokuda etki göstermemiştir.

 

Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar CAPE, artepillin C ve klerodan diterpenoid’in göğüs, deri, böbrek ve kolon kanserinden koruduğunu göstermiştir.

 

Propolisin su ve etanol ekstraktlarıyla in vitro koşullarda yapılan deneylerde karaciğer hücrelerinin (hepatositler) propolis ekstraktı içerisinde, etanol, karbon tetraklorid, galaktosamin ve allil alkol gibi zehirli maddelere karşı korunabildiğini göstermiştir. Özellikle propolisin su ekstraktından elde edilen dicaffeoyl quinic asidin çok önemli bir koruyucu olduğu bulunmuştur.

 

Propoliste bulunan bazı bileşenler, C vitamini ve E vitamini gibi antioksidanlardan daha etkili olabilir. Antioksidan etki; serbest radikal atıkların toplanmasıdır ki bunlar azaltılan glutahione seviyesinin hücre içinde oldukça önemli olduğunu göstermektedir, bir başka hipoteze göre propolisin bazı bileşenleri, dolaşımdaki kan tarafından emilerek, C vitamini gibi davranmaktadır.

 

Propolisin virüslere karşı olan etkisi, çok uzun yıllardan beri bilinmekte olup, içeriğinde kafeik asit fenil ester grubunu içeren propolis örneklerinin virüslere karşı etkin olduğu gösterilmiştir. Ayrıca propolisin Adenovirüsler ve Influenza virüslere karşı etkili olduğu saptanmıştır. Son zamanlarda yapılan bazı çalışmalarda AIDS’in nedeni olan HIV virüsüne karşı da etkileri gözlenmiştir.

 

Propolisin, yaraların iyileşmesindeki olumlu etkisi ile anti-bakteriyel özelliği arasında korelasyon vardır. Propolisin çeşitli tipteki bakteriler ve mantarlar üzerinde bakteri ve mantarın bölünmesini durdurucu etkileri olduğu gösterilmiştir.

 

Propolisin, virüslere karşı etkisi, bitki kaynağı değişse de farklılık göstermemesine rağmen, bakterilere olan etkisi propolisin bitki kaynağına göre değişiklik göstermektedir.

 

Tablo 7. Propolisin biyolojik aktiviteleri ve etken maddeleri

Biyolojik Aktivitesi Etken Madde
Antibakteriyel Pinosembrin (Stangaciu, 1998)
Pinobanksin (Metzner et al., 1979)
İsalpinin (Stangaciu, 1998)
Galangin (Pepeljank, 1982)
Ferülik asit (Stangaciu, 1998)
Kafeik asit (Stangaciu, 1998)
Antimikotik Aromatik asit ve esterleri (Stangaciu, 1998)
Kaempferol-7,4′-dimetil eter (Stangaciu, 1998)
Pinobanksin-3-aseat (Stangaciu, 1998)
Pinosembrin (Metzner et al., 1979)
Kafeik asit (Stangaciu, 1998)
Sakuranetin (Stangaciu, 1998)
Anticandida Pinosembrin (Metzner et al.,1979)
Antiseptik Benzoik asit (Stangaciu, 1998)
Antiviral Kafeik asit (König, 1985)
Luteolin (König, 1985)
Kuersetin(König, 1985)
7-methoxykuersetin (Stangaciu, 1998)
3.7-dimethoxykuersetin (Stangaciu, 1998)
Antitümör Kafeik asit fenil ester (Su et al., 1995; Na et al., 2000)
Asasetin (Bankova et al., 1983)
Artepillin C (Matsuno et al., 1997a)
Kuersetin (Matsuno, 1995)
Krisin (Hladon et al., 1987)
İnhibitör etki Kafeik asit esterleri (Stangaciu, 1998)
Lokal anestezik Pinosembrin (Paintz and Metzner, 1979)
Pinostrobin (Paintz and Metzner, 1979)
Kafeik asit esterleri (Paintz and Metzner, 1979)
Kapillerin güçlenmesi Kuersetin; Luteolin’in 3′,4′-dimetil eteri (Dadant, 1992)
Antiinflamatuar Kafeik asit (Bankova et al., 1983)
Asasetin (Bankova et al., 1983)
Bisabolol (Stangaciu, 1998)
Flavonoidler (Stangaciu, 1998)
Antioksidan Flavonoidler (Stangaciu, 1998)
Antidiabetik Pterostilbene (Dadant, 1992)
Gastrik ülserin iyileşmesi Luteolin (Dadant, 1992)
Apigenin (Dadant, 1992)
Pinosembrin (Stangaciu, 1998)
Galangin (Stangaciu, 1998)
Krisin (Stangaciu, 1998)
Yara iyileştirici Fenolik asitler (Stangaciu, 1998)
Flavonoidler (Stangaciu, 1998)

 

Propolis Kullanılarak Yapılan Bazı Deneyler

Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler polen ve propolisle birlikte yapılan beslenmenin, kilo almada ve demirin kullanılmasında olumlu etkileri olduğunu göstermiştir. Ayrıca polen ve propolis güçlendirici olarak da çok uygundur.

 

Yapılan deneylerde propolisin diş minesinin mikrosertliğini arttırdığı gözlenmiştir. Köpeklerdeki kulak enfeksiyonları (Canine otitis externa) %7’lik propolis-castor yağıyla veya propolis-gliserol karışımıyla çok başarılı bir şekilde tedavi edilmiştir.

 

Türkiye’deki son raporlara göre kemiricilerin (rodent) gözlerinde yapılan çalışmalarda göz yaralarına ve enfeksiyonlarına karşı propolis ekstraktının etkisi araştırılmıştır. Yapılan çalışmalar propolisin su ekstraktının kornea epiteli yaralarının iyileşmesini hızlandırdığını engellediğini göstermiştir.

 

Propolisin Toplanması, İşlenmesi ve Depolanması

Propolisin mumla, boyayla ve diğer parçalarla kontaminasyonundan kaçınılmalıdır. En temiz toplama metodunda kovanın üstüne yerleştirilen traplar kullanılır. Traplar esasen bölmeler veya kovan duvarındaki çatlaklara benzeyen küçük delikleri olan levhalardır. Arılar kovanlarını dış etkenlerden korumak için bu delikleri kapatmaya çalışır ve böylece trabı propolisle doldururlar. Traplar sayesinde fazla mum propolise karışmamaktadır ve hasat sırasında kontaminasyon meydana gelmemektedir. Trap hasadı daha hızlı ve daha fazla ürün alınabilen bir yöntemdir.

Propolis üretimini arttırmak amacıyla havalar iyice soğuyuncaya kadar örtü tahtası yerine plastik, naylon veya metalden yapılan üzerinde arının geçemeyeceği genişlikte (3 mm) açıklıklar bulunan traplar kullanılmaktadır. Traplar kovanın üst kısmına monte edilir Trapların üzerinde bulunan açıklıklar 12–21 günlük işçi arılar tarafından propolis ile doldurulur.[/vc_column_text]

[vc_column_text css=”.vc_custom_1518705699340{margin-top: 1.5em !important;}”]Şekil 6. Kovanın üst kısmına yerleştirilmiş trap

 

Propolis ile kaplanan trap kovandan alınarak derin dondurucuya konulur. Soğuktan sertleşen propolis kırılgan bir yapı kazanır ve iç kapağa uygulanan basit bir bükme hareketiyle traptan ayrılır.[/vc_column_text]

[vc_column_text css=”.vc_custom_1518705713054{margin-top: 1.5em !important;}”]Şekil 7. Arılar tarafından propolis ile doldurulmuş trap

 

Propolis Trap Tipleri

Propolis trabıyla ilgili değişik ülkelerde değişik modeller geliştirilmiştir. Japonlar tarafından geliştirilen modelde kovanın üst yüzeyine göre hazırlanan ince plastik bir levhaya alternatif büyüklükte yuvarlaklar açılır. Haziran ayında kovana takılan trap Ekim ayında kovandan alınır. Dört ay içerisinde deliklerin propolis ile doldurulduğu görülür. Japonlar tarafından yaygın olarak kullanılan trap modelinde ise kovanın ballık katında bazı çıtalar açık bırakılır ve bu alanın propolis ile kaplanması sağlanır (Şekil 8).[/vc_column_text]

[vc_column_text css=”.vc_custom_1518705748806{margin-top: 1.5em !important;}”]Şekil 8. Japonlar tarafından kullanılan propolis traplı kovan

 

Almanlar’ın kullandığı trap modeli gözenekleri farklı büyüklükte olan tellerin üst üste getirilmesi ve bunun da kovan örtü tahtasının altına konması ile oluşturulur. Ancak bu modelin kullanışlı olmadığı bildirilmektedir.

 

Propolisin Kalite Kontrolü

Propoliste, çevresel kirleticiler, ilaçlar ve mumlar yüksek oranda birikebilmektedir. Bu yüzden propolis insanların kullanması için toplanacaksa kimyasal işlemlere maruz kalmamış kovanlardan toplanmalıdır.

 

İyi bir propolis öncelikle tüm kontaminantlardan arınmış olmalıdır. Akarisitler birçok ülkede arı parazitlerini kontrol için kullanılmaktadır ve kalıntıları propoliste bulunabilmektedir. Ağır metaller de propoliste tehlikeli miktarlarda birikebilir. Böylece akarisitlerin ve ağır metallerin kontaminasyon seviyesi propolisin kalite kontrolünde önemli bir parametredir.
Propolisin sadece toksinlerden arınmış olması yeterli değildir. Biyolojik aktivitesiyle ilgili maddelerin oranı, çözünmeyen kısımları, kül oranı kaydedilmelidir. Eğer propolis tıbbi amaçlı kullanılacaksa biyolojik aktiviteye sahip maddelerin yoğunluğunun bilinmesi zorunludur.

 

İyi kalitede bir propolis toksik kontaminantlardan arınmış olmalıdır. Mum, çözünmeyen madde ve kül miktarı düşük oranlarda olmalıdır. Tanımlanan bitki kaynağının aktif bileşenleri tanımlanmalı ve yüzdesi yüksek olan bileşenler saptanmalıdır.

 

Propolisle ilgili çalışmalardan en gereklisi propolisin standartlaştırılmasına yönelik olanlardır. Propolisin bölgeden bölgeye geniş bir spektrumda çeşitlilik göstermesi bu işi oldukça zorlaştırmaktadır. Ancak standardizasyonun olmaması da propolisin kullanımını sınırlamaktadır. Bu nedenle ülkeler kendi standartlarını oluşturmaya başlamıştır. Buna göre İngiltere ve Japonya’da oluşturulan standartlar Tablo 8 ve 9’da verilmiştir.


Tablo 8. İngiltere’de kullanılan propolis standardı

İncelenen Özellik Normal sayılan değer
Mum içeriği Maksimum %5
Toplam kül Maksimum % 10
Kurutma Firesi Maksimum % 5
Kurşun içeriği Maksimum 1mg/kg
Arsenik içeriği Maksimum 1mg/kg
Toplam flavonoid Minimum %3
Pinosembrin olarak elde edilen dihidroflavonoid Minimum %3

 

Tablo 9. Japonya’da kullanılan propolis standardı

İncelenen Özellik Normal Sayılan Değer
Ultra Viole Absorbansı Maksimum 280–300 mm ölçülmelidir
Kuersetin Varlığı tespit edilmelidir
Tarım Kimyasalları Kalıntısı
Endrin, dieldrin, ve aldrin Bulunmamalıdır
Benzen hegzaklorür (BHC) 0.2 ppm’den az olmalıdır
Diklorodifenil trikloro etan (DDT) 0.2 ppm’den az olmalıdır
Parathion 0.3 ppm’den az olmalıdır
Malathion 0.3 ppm’den az olmalıdır
Fenitrothionon 0.2 ppm’den az olmalıdır
Paraklor benzen (PCB) Bulunmamalıdır
Arsenik (As) 2 ppm’den az olmalıdır
Kurşun (pb) 20 ppm’den az olmalıdır
n-hekzan Bulunmamalıdır
Diethylene glycol Bulunmamalıdır
Tetrasiklin Bulunmamalıdır

 

Türkiye’de ise Türk Standartları Enstütüsü (TSE–2003) tarafından bir propolis standartı oluşturulmuştur. Bu standarda göre olması gereken kimyasal özellikler Tablo 10’da verilmektedir.

 

Tablo 10. Türkiye’de TSE tarafından hazırlanan propolis standartı

Özellikler Değerler (%) (m/m)
Fenolik asitler Bulunmalı
Benzoik asit 0.6 – 12,0
Flavonoidler
Flavonlar Bulunmalı
Flavonoller Bulunmalı
Flavononlar Bulunmalı
Diğerleri
Glikoz 0.8 – 7,7
Sakaroz 0.1 – 3,4

 

 

Propolisin Yan Etkileri

Propolisin çeşitli amaçlara yönelik (kozmetikde vb.) kullanımları, bazı alerjik olaylara sebep olmuştur. Propolis ve bileşenleri isoprenyl caffeate ile birlikte çok güçlü alerjiye yol açarlar. Propolisin alerjik aktivitesinin dışında herhangi bir yan etkisi henüz bildirilmemiştir.

 

Propolisin Kullanım Alanları

Propolisin çeşitli yararlı etkilere sahip olmasından dolayı kullanım alanı oldukça geniş olup propolis, tıpta, kozmetik sanayinde ve gıda sektöründe kullanılmaktadır. Bu nedenle de propolisin tablet, pastil, deri kremi, şampuan, ruj, diş macunu ve ağız spreyleri gibi ticari ürünleri hazırlanmıştır.

 

Kaynak: Türkiye Arıcılar Birliği web sitesinden alınmıştır.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]

Contacts

0532 257 56 08
İnecik Mahallesi Orta Tepe Mevkii
info@otagaricilik.com

Follow Us