[vc_row][vc_column]
[vc_column_text]POLEN
Polenin Tanımı
Yüksek yapılı bitkilerde, çiçek; çanak yaprak, taç yaprak, dişi ve erkek organlardan oluşmaktadır. Erkek organlar (stamen), filament ve onların ucundaki anterlerden meydana gelmektedir. Polenler, anterler üzerinde bulunan polen kesecikleri içerisinde gelişmelerini tamamlar ve tozlaşmayı sağlamak üzere anterlerin açılması ile serbest hale gelirler.
Polen, bal arılarının gelişimleri, üremeleri ve kovandaki faaliyetleri sürdürebilmeleri için gerekli bir besindir. Ayrıca çeşitli böceklerin, kuşların, yarasaların ve diğer bazı memelilerin de poleni sindirebildiği ve beslenmelerinde kullandıkları bilinmektedir.
Bal arılarının bir çiçekten diğerine polen transfer etmesi, 1750’li yıllarda Arthur Dobbs tarafından keşfedilmiştir.
Polenin Tarihçesi
“Polen” kelimesini ilk olarak 1760 yılında İsveçli botanikçi Linne kullanmıştır. Latince’de polen “ince toz, un” anlamına gelmektedir.
Nektar ve polen toplayan arılar, çiçekli bitkiler ile aynı zamanda evrimleşmişlerdir. Arılar bir çiçekten diğerine polen transferi yaparak bitkilerin tozlaşmasını sağlarken bir yandan da polenleri peteklere depo ederek kendilerine protein, gerekli mineral ve vitaminleri sağlamışlardır.
Eski zamanlarda polenin, Yunanlılar, Mısırlılar, Persler, Çinliler ve Amerika yerlileri tarafından yenildiği tahmin edilmekle birlikte polen kullanımına ilişkin oldukça yetersiz kaynak bulunmaktadır. Bilinen en erken kayıtlarda, polenin İspanya’da, Arap ve Yahudi doktorlar tarafından ilaç olarak kullanıldığı bulunmuştur. Mısır Sultanlığı’nda yahudi bir doktor olan Maimonides (1135–1204), poleni yatıştırıcı bir tonik olarak tavsiye etmiştir. 1200‘lü yılların başında Ibn el-Beithar poleni bir afrodizyak ve aynı zamanda mide, bağırsak ve kalp için yararlı olarak tanımlamıştır.
Polenin Fiziksel Özelliği
Polenlerin çok çeşitli şekilleri mevcuttur. Yuvarlak şeklin çeşitli biçimlerini sergilerler ve boyut olarak büyüklükleri minimum 6mm‘den maksimum 300mm’ye kadar ulaşabilmektedir. Geometrik yapıları üzerinde apertürlerin sayı ve pozisyonları rol oynamaktadır.
Polenin, şekli ve rengi bitki çeşidine göre değişiklik göstermekte olup, aynı familyaya ait olan farklı bitki türlerinin bile polen şekli ve rengi birbirinden farklı olabilmektedir. Hatta nadirde olsa, alt tür ya da varyete düzeyinde bile farlılıklar olabilmektedir.
Polen renk çeşitliliği konusunda, özellikle son yıllarda çalışmalar yapılmaya başlanmış olup, polen renk katalogları oluşturulmuştur. Bu kataloglar incelendiği zaman polen renk çeşitliliğinin sarıdan siyaha, mordan maviye, yeşilden kırmızıya birçok renkte ve farklı tonda olduğu gözlenmektedir. Polene bu renkleri veren renk maddeleri karotenoidler olup, polende klorofil bulunmaz.
Polen, ekzin ve intin olarak iki koruyucu tabaka ile çevrili canlı bir yapıdır. Ekzin sporopolenin olarak adlandırılan bir maddeden meydana gelmiştir. İntin ise yarı geçirgen bir tabaka yapısındadır. Ekzinin yapısı milyonlarca yıllık fosil formlar üzerinde bile varlığını devam ettirebilen çok dayanıklı karmaşık bir yapıdır. Bu yapının sindirimi çok zordur veya çoğu zaman olanaksızdır.
Ekzin tabakasının gösterdiği şekiller türlere özel olup, her türün poleni farklıdır. Erdtman’a göre ekzin tabakası sekzin ve nekzin olmak üzere iki tabakaya ayrılmaktadır.
Polenin Kimyasal Özelliği
Bileşiminde insan sağlığı açısından önemli maddeler bulunduran polenin morfolojik ve kimyasal içeriği bitkiden bitkiye farklılıklar göstermektedir. Polenler bitki taksonlarına göre ayrılmadan karışık halde kimyasal analizleri yapıldığı zaman, elde edilen analiz sonuçları, oldukça karmaşık olmakta ve alınan verilerin hangi bitki taksonuna ait polenle ilgili olduğu bilinmemektedir. Bu nedenle polen içeriği verilirken birçok polen kaynağının ortalamasından yararlanılarak, sonuçlar yaklaşık değerler olarak verilmektedir. Buna göre, ortalama olarak polenin, yaklaşık %25’i, en az 18 amino asit içeren, proteindir. Buna ek olarak, polen de çeşitli vitaminler, 28 farklı mineral, 11 enzim ya da koenzim, 14 yağ asidi, 11 karbonhidrat ve hormon bulunmakta olup, kalorisi düşüktür. Polenin, bal arısı larvasının beslenmesi için çok önemli olan B vitaminlerince de zengin (B1, B2, B3, B5, B6) olduğu ve vitamin C, A, E, karotenoidler, folik asit, rutin, biotin, niasin, riboflavin, HGH (insan büyüme hormonu) ve gonadotropin içerdiği de saptanmıştır.
Polenin kimyasal kompozisyonu, bitki türleri arasında çeşitlilik gösterir. Ayrıca polen gelişirken oluşan iklimsel çevre ve depolama metotları da polenin içeriğinin değişmesinde etkili olmaktadır.
Polenin Nemi
Polenin nem miktarı polen türüne göre değişir. Bazı polenlerin az su içermesine karşın bazı polenler çok su içerebilir. Nem içeriği polen toplandığı zaman ki atmosferik koşulları da kısmen yansıtmaktadır.
Pazarlanmak üzere hazırlanan polenler için arzulanan kurutma durumu %2,5–7 arasındaki nem içeriğidir. Parmak tırnakları arasında kurutulmuş bir polen yükünün kırılmaya çalışılması kabaca fiziksel bir testtir. Eğer dağılıyorsa ve tekrar bir araya getirmek çok zor oluyorsa o zaman nem içeriği iyidir ve bilimsel ifadesi %2,5 ila %5 arasındaki bir nem değeridir. Polen taneleri parmak tırnaklarının arasındaki baskıyla kırılabilir ancak %5’in üzerindeki nem oranlarında toz haline gelemezler. Nem içeriğinin laboratuarda araştırılıp incelenmesi ve doğrulanması gerekir. Tekrarlı laboratuar belirlemeleri, istenen fiziksel durum ile sonuçtaki işlemin yakından tanınmasında etkili olmaktadır.
Her polenin spesifik karakterleri, bitki taksonuna göre farklılıklar göstermektedir. Polenin üretim kalitesi, depolama süresinin uzun olmasına, arıcının temizleme, kurutma ve paketleme işlemlerine bağlıdır. Polenin su içeriği, mikrobiyolojik ve organoleptik kalitenin yanında raf ömrünü de belirlemektedir. Polendeki yüksek su aktivitesi mikroorganizmaların sayısını arttırmaktadır. Polende üreyecek mikroorganizmaların, sadece kendileri sağlık tehlikesi oluşturmayıp aynı zamanda metabolitleri de (özellikle aflatoksinleri) tehlike oluşturmaktadır.
İşlenmiş bir besin olarak polen dağılımında 4-8g/100g miktarındaki su içeriğine izin verilmektedir ve bunu başarmak için de polenin kontrollü kurutulması önerilmektedir.
Çabuk kurutulan örnekler düşük su içeriğinin mikroorganizmaları baskılaması nedeniyle düşük mikroorganizma sınırı göstermiştir. İnsan eli (işletmesi) mikroorganizma sayısını arttırmaktadır. Hızlı kurutma yöntemi aynı zamanda işlem basamaklarının sayısını azaltmaktadır. Böylece düşük miktarda Streptokok ve Koliformların yokluğunu sağlamaktadır.
Polenin Protein İçeriği
Arılar tarafından toplanan polen yüksek protein içeriği ile karakterizedir.Polendeki protein içeriği %7’den %40’a kadar değişiklik göstermektedir. Hem elle hem de arıların topladığı polenlerde genellikle total ham protein miktarı çeşitli bitki türlerinde değişkendir.
Polende protein içeriğinin tahmin edilmesini sağlayan, boya-bağlama, biüret, Lowry, Kjeldahl, amino asit analizi gibi birçok yöntem bilinmektedir.Polen örneklerinin protein içerikleri genellikle Kjeldahl nitrojen ölçümlerinin sonuçlarından tahmin edilmiştir. Bu prosedür polendeki proteinlerin ve amino asitlerin içerdiği nitrojeni tespit eden en makul yöntem olarak kabul görmüştür. Bununla birlikte bir polen örneğinin nitrojen içeriğinden protein miktarının hesaplanması gerekir. Bu nedenle polenin nitrojen içeriğinin bilinmesi zorunludur. Yaklaşık %16 nitrojen içeriğine sahip proteinler için çarpma faktörü 6,25’tir Ancak bu çarpma faktörü çoğu hayvansal proteinler için doğrudur ve birçok bitkisel kaynaklı proteinler için uygun olmadığı bildirilmektedir.
Kjeldahl nitrojen ölçüm sonuçlarındaki polen örneklerinin işlenmemiş protein içeriğinin hesaplanmasında 5,6 (=1/0.18) çarpma faktörünün kullanılması tavsiye edilmektedir.
Polenin Total Yağ İçeriği
Polenin çeşitli bölümlerinde lipit materyali lokalize olmuştur. Polenlerin çoğunda yapışkan viskoz yağ tabakası ekzini kaplamıştır. Gerçekte, ekzin ve intin tabakalarında, uzun yağ asidi zincirlerinin, alkollerin ve mumlu esterlerin bulunduğu bildirilmiştir.
Polendeki yağ miktarı kuru örneklerde ektraksiyondan önce ve sonra farklı olarak belirlenmiştir.
Polenin Mineral İçeriği
Polenin mineral kompozisyonu sadece bitki kaynağına bağlı olmayıp aynı zamanda toprak, coğrafik köken gibi büyüme koşullarına da bağlı olmakta ve yüksek derecede değişkenlik göstermektedir.
Polen normal olarak bitki dokularında bulunan temel elementleri ve aynı zamanda iz miktardaki, minör elementleri de içermektedir. Polende inorganik elementler nispeten az miktarlarda olmasına rağmen, temel enzim sistemi olarak vücut için yararlıdır. Arıların mineral ihtiyacı gereksinimleri diğer besinlere olan gereksinimlerine göre daha az bilinmektedir. Ancak polende, genellikle Na, K, Ca, Mg, Cl, P, Fe, Cu, I, Mn, Co, Zn ve Ni gibi mineraller bulunmaktadır ve bal arıları en azından bu minerallerin bazılarını hayati yaşamları için kullanmaktadır. İnsanlar ve diğer omurgalıların beslenmesi için de gerekli olan bu minerallerin, bazı tür böceklerin beslenmesinde de gerekli olduğu gösterilmiştir.
Bal arısı besinindeki minerallerin, esas kaynağının polen olmasının anlaşılması üzerine, polenin kimyasal analizi, her mineral değişikliğini belirleyen, atomik absorpsiyon spektrometresi kullanılarak ölçülmüştür. Buna ek olarak taze polende belirlenen yedi element; Cu, Zn, Mn, K, Mg, Fe ve Ca genellikle besinsel önemi olan elementlerdir.
Polenin içeriği oldukça değişken olup, nicel analizleri bal arılarının mineral ihtiyaçları hakkında yetersiz bilgi sağlamaktadır. Polendeki spesifik minerallerin miktarı türlere göre değişmektedir. Fakat total mineral külü genellikle polenin kuru ağırlığının %2,5–6,5 arasını kapsamaktadır. Tek olarak element miktarı, polen külünde bitki türüne ve çevre koşullarına bağlı olarak değişmektedir. Mineral kompozisyonu üzerine yapılan çalışmalar K, P, Ca, Mg ve Fe’in polende en yaygın olarak bulunan mineraller olduğunu göstermiştir.
Bonvehi and Jorda (1997), tarafından polende, 9 kimyasal elementin varlığı belirlenmiştir. Bu elementlerden potasyum(K) predominant olup, totalın %59’udur. Potasyumu, fosfor(P), kalsiyum(Ca), sodyum(Na) ve magnezyum(Mg) izlemektedir ve totalın %39.9’unu oluşturmaktadırlar. Arının topladığı polen ile elle toplanan polenin mineral içeriği arasında farklılıklar vardır. Sadece P, Ca ve Mg bu iki tip polende benzer değerlere sahiptir. Polende Zn miktarı diğer arı ürünlerine göre daha yüksek bulunmuştur. Çinko, bakır, demir ve yüksek bir potasyum/sodyum oranı arı polenini elektrolitik denge ve gıda olarak önemli bir besin yapmaktadır.
Besinsel yiyeceklerdeki, yüksek-potasyum(K), düşük-sodyum(Na) oranının organizmalardaki asit-baz dengesini düzenlemede yararlı olduğu ve hipertansiyonun önlenmesinde ve tedavisinde yardımcı olduğu belirtilmiştir. Polendeki demir(Fe), manganez(Mn), çinko(Zn) ve bakır (Cu) miktarı tohumda ve meyvede bulunandan çok daha yüksek dozdadır. Modern besin araştırmaları iz elementlerin insan vücudunun yaşamsal aktivitesi için hayati önem taşıdığını onaylamaktadır. Örneğin Zn, Fe, Se, Cu ve Co ortaklığı birçok enzimik kompozisyonda hastalıkların kontrolünü ve bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlayarak, yabancı organizmaların faaliyetlerinin önlenmesinde önemli bir rol oynayabilmektedir. Ayrıca Cu, Zn, Mn ve Se gibi iz elementleri antioksidant karakter taşıdıklarından bunlar enzimlerin çalışmasında kofaktör etkisi yaparlar ve bu özellik de onları özellikle farmakoloji alanında önemli kılar.
Çoğu polen örneği %1 ile %7 arasında mineral içermesine rağmen, çeşitli polenlerin külünde yavru beslenmesi için optimum mineral sınırı %1 olarak tespit edilmiştir. Mineral miktarının fazlalığı, bal arıları için toksik olabilmektedir.
Herbert and Miller-Ihli, (1987)’in belirttiğine göre, polende potasyum(K), magnezyum(Mg) ve kalsiyum(Ca) mineralleri önemli miktarlarda bulunurken, manganez(Mn), çinko(Zn), bakır(Cu) ve demir(Fe) mineralleri daha az miktarlarda bulunmaktadır.
Polenin Arılar için Önemi
Bal arıları poleni kendilerine protein, yağ asitleri, lipidler, steroller, vitaminler, mineraller, karbonhidratlar vb. gibi besin kaynaklarını sağladığı için kullanırlar. Bir başka deyişle bal arısının (Apis mellifera L.) yaşaması için gerekli bütün amino asitler, yağlar, steroller, mineraller ve vitaminler onun özel besini olan polen tarafından sağlanmaktadır .
Polen, koloni populasyon büyüklüğüne bağlı olarak, koloni içerisinde bal gibi yeterli miktarda ve peteklerde depolanmış olarak bulunmalıdır. Polenin yetersiz olduğu durumlarda koloninin yavru geliştirmesi mümkün değildir. Ergin duruma gelen 3-6 günlük işçi arılar, yaşlı larvaları bal ve polenle beslerler. Genellikle 10 adet orta büyüklükte polen yükü bir bal arısını yetiştirmeye gerekli olan protein gereksinmesini karşılayabilmektedir. Kuvvetli bir koloninin bir yılda yavru yetiştirmesi için gerekli protein gereksinimi yaklaşık olarak 2 milyon polen yükü (20 kg polene eşit) ile sağlanabilmektedir. Bir polen yükü genellikle tek bir bitki taksonundan gelen polenden oluşmaktadır.
Genellikle bal arıları farklı bir düzende polen toplamakta olup, besinsel içeriği zengin olmayan polenler ile besin değeri yüksek olan polenleri karıştırarak tüketmektedir. Bazı bölgelerde ve yılın belirli zamanlarında bal arıları, sadece bir veya iki çeşit polen toplayabildiğinden, bu durum arılarda besin eksikliğine sebep olabilmektedir.
Şekil 1. Arı poleni ve çiçekten polen toplayan bal arısı
Polenin İnsanlar için Önemi
Arıların topladığı polen, insanların tüketiminde protein kaynağı olarak düşünülmektedir. Bu polenlerin insan tüketimi için kullanımı, polen tuzak yöntemlerinin gelişimine bağlı olarak gelişmiştir.
Arının topladığı polen, rüzgâr ile yayılan ve tozlaşan bitki poleni ile karıştırılmamalıdır. Anemofili olarak adlandırılan bu bitki polenleri, hafiftir ve genellikle huş (Betula),kavak(Populus) ya da Gymnospermlere ait polenlerdir. Bu polenler alerjilere neden olabilmektedir. Arıların topladığı polen ise daha ağır ve daha yapışkandır. Entomofili veya “böceklerin arkadaşları” olarak adlandırılmakta ve nadiren alerji semptomlarına neden olmaktadırlar. İçerdiği kuersetin (Quercetin) vücuda histamin bırakılmasını önlemektedir ve bu maddenin alerjiyi ve saman nezlesini azaltan yardımcı faktörlerden biri olduğu düşünülmektedir.
Yapılan araştırmalar, polenin proteince zengin, yağ oranı düşük, mineral ve vitaminlerce zengin olduğunu göstermektedir. Günlük 15 g (yaklaşık bir çorba kaşığı) polenin insan vücudu için gerekli minimum amino asit ihtiyacını karşıladığı bildirilmiştir .
Polen, lahana, domates, elma, biftek, tavuk, buğday ve fasulye olmak üzere toplam 7 ürünün besin içeriğiyle karşılaştırılmıştır. Polenin besin değeri karşılaştırılan yiyeceklerin (genellikle domatesin ve lahananın en çok besinsel değere sahip oldukları düşünülmesine rağmen) hemen hepsinden daha yüksek düzeydedir. Protein içeriği bakımından polen 2. sırada olup, tavuk etinden sonra yer almaktadır.
Hücrelerde normal metabolizma sırasında serbest radikaller olarak adlandırılan okside edici moleküller (oksidantlar) oluşur. Oksitleyici özelliğe sahip bu tür elektrofilik moleküller hücre membranındaki lipidleri, hücrenin büyük ve önemli fonksiyonel molekülleri olan proteinlerini ve DNA’yı oksitleyebilirler. Oksitlenmiş proteinler hücresel fonksiyon bozukluğuna, DNA’nın oksidasyonu DNA hasarına ve mutasyona neden olur. Membran lipidlerinin oksidasyonu ise membrandaki lipidlerin peroksidasyonuna neden olup hücre membran geçirgenliğini bozarak hücreleri olumsuz etkiler. Normal hücresel metabolizma sonucu ortaya çıkan oksidantlara karşı antioksidant koruyucuların çoğu hücreler tarafından üretilen, süperoksit dismutaz (SOD), katalaz, glutatyon transferaz, glutatyon peroksidaz ve CytP450 monooksijenazlar gibi oksidantları etkisiz kılan enzimlerdir. Radyasyon, pestisitler ve diğer bazı ilaçlar gibi ekzojen oksidant molekül üreten stresler altında endojen antioksidant depolar yetersiz kalmakta ve buna bağlı olarak endojen oksidantlarda da önemli ölçüde artış ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla ekzojen kaynaklı oksidatif serbest radikal ürünlerin neden olduğu hücresel hasarları önlemek için, organizmanın endojen antioksidantlara katkıda bulunmak için ekzojen kaynaklı antioksidantlara gereksinimi vardır. Ekzojen antioksidant kaynağı ağırlıklı olarak taze sebze ve meyvelerde bulunan vitamin C, vitamin E, karotenoidler, flavanoidler ve diğer polifenollerdir. Arıların topladığı polen de içerdiği besin değeri ile serbest radikallerin etkisini bozan antioksidant etki sağlar.
Araştırmacılar arı poleninin, bağışıklık sistemini güçlendirdiğini, X ışınlarına karşı dirençli kıldığını, antibakteriyel ve antiviral özelliklere sahip olduğunu, özellikle ciddi hastalıklara neden olan Escherichia coli ve Proteus mikroorganizmalarına karşı belirli bir antibiotik özelliğinin varlığını saptamışlardır.
Polen, ayrıca vücudu gençleştirip, organları ve bezleri uyararak, yaşama direncini yükseltir ve yaşam süresini uzatır. Polenin sürekli olarak alınabilir olması, göze çarpar bir enerji artışına neden olur. Polen, dünya atletleri arasında favori bir besin maddesi olarak tüketilmektedir. Bu durum performans kalitesini yükseltmesi ve sürdürmesi ile ilgilidir. Ayrıca polen alerjisi olan çocukların tedavisinde ve prostat hastalarında da kullanılmaktadır.
Polenin başlıca kullanım alanı bir besin maddesi olarak değerlendirilmesidir. Evcil hayvanların ve laboratuvar böceklerinin yemlerine eklenen polenin büyüme hızını artırdığı, sindirimi kolaylaştırdığı ve daha sağlıklı bir görünüm kazandırdığı ifade edilmiştir.
Polen insanlar tarafından günlük olarak protein, vitamin ve mineral madde gereksinimini karşılamak için doğrudan doğruya kullanılabilmektedir. Çeşitli araştırmacılar tarafından polenin boş mideye, öğünlerden 15–20 dakika önce alınması tavsiye edilmiştir. Yaygın yetişkin dozu günde 3-4 kez yaklaşık 450-580 mg’dır. Ayrıca polen; kekler, haplar, kristal granüller, jeller, şuruplar içine konarak da pazarlanmaktadır. Böylelikle polen kullanılarak elde edilen ürünler hem ülke ekonomisi hem de insan sağlığı açısından oldukça faydalı olmaktadır.
Polenin Toplanması, İşlenmesi ve Depolanması
Polen toplama zamanı, koloninin gelişimi açısından önemlidir. Bazı koşullarda polen toplama şekli, zamanı ve yöntemi, kolonilerin gelişimine ve dolayısıyla bal verimine etkide bulunabilmektedir.
Polen üretiminde çok değişik yapıda polen tuzak (trap) modelleri geliştirilmiştir. Genellikle tuzak tiplerinin çalışma prensipleri aynı olup yapısı ızgara levha ve çekmece kısımlarından oluşmaktadır.
Kovanın uçuş deliğine monte edilebilen; arıların içinden geçtiği yuvarlak şekilde delikli ızgara sistemi tuzaklar polen toplamada en uygun ve en pratik olanlarıdır. Kovana polen yükü ile dönen arıların arka bacakları bu ızgara levhaya takılmakta ve polen yükleri çekmeceye dökülmektedir.
Polen tuzakları, arıların yoğun olarak polen topladıkları günün erken saatlerinde ve günde en az 100 g polenin getirilebileceği uygun koşullarda kurulmalıdır. Koloninin günlük getirebileceği polen miktarı ergin arı populasyonuna, arıların polen toplama isteğine, bitki kaynağının zenginliğine ve türüne göre değişmektedir.
Polen, protein bakımından zengin bir besin kaynağı olduğu için uygun depolama koşullarının sağlanması gerekir. Taze polen, herhangi bir işlem yapılmadan oda sıcaklığında depolanması sonucu birkaç gün içerisinde besin değerini kaybetmektedir. Polen %10’dan daha az (genellikle %5) nem içeriğinde 45°C’den az bir sıcaklıkta kurutulup güneş ışığından korunursa, oda sıcaklığında aylarca saklanabilir. Aynı polen 5°C’de bir yıllığına veya -15°C’de birkaç yıllığına besin değerini kaybetmeden derin dondurucuda saklanabilir. Güneş ışığı, örneğin UV, radyasyon, polenin besin değerini yok etmektedir. Bu nedenle kuru polen, koyu cam kaplarda ve karanlık soğuk yerlerde saklanmalıdır.
Kurutulan polenler satışa çıkarılmadan önce içerisindeki yabancı maddelerden temizlenmesi için elekten geçirilmesi gerekmektedir. Ayrıca havalandırma sistemi çalışan bir elektrikli fırında 30–35°C’de 5–6 saat tutularak da kurutma yapılabilmektedir. Bu şekilde kurutulan polenler hava geçirmeyen cam veya metal kaplar içinde 1–2°C’de ve %25 orantılı nemde saklanmaktadır. İstenilen şekilde kurutulan polen yükleri parmaklar arasına alındığında kırılarak küçük parçalara ayrılmamalı, sıkıştırıldığı zaman da birbirine hamur gibi yapışmamalıdır.
Hava etkisiyle kurutulan polen, iki yıldan sonra besleyici değerini önemli ölçüde kaybetmektedir. Polen, oda sıcaklığında saklanmadan önce, 24–48 saat dondurularak, polene zarar verebilecek böcek ve akarlara ait yumurta ve larvalar yok edilmelidir.
Kaynak: Türkiye Arıcılar Birliği web sitesinden alınmıştır.[/vc_column_text][/vc_column][/vc_row]